Vampires on Holiday, Coming Soon.


Sıcaklar iyice bastırmışken gönül elbet tatil istiyor. Tabi öyle "hadi gidelim" denince de gidilemiyor tatillere, her ne kadar İzmirli olunsa da, senelerdir İstanbul'da yaşamanın verdiği bir "çalışma arzusu" ile tatile gitme planları erteleniyor da erteleniyor. Ama yok, haftaya beni kimse tutamaz. Ben de gidip bronzlaşacağım. Caddebostan'da zenci kırması ablaları görmekten gına geldi, adeta utanıyorum süt beyaz bacaklarımdan. Sol kol araba sağolsun baya bir pantone kodu fark attı vücudun geri kalan bölgelerine. Kollara 50, bacaklara 20 faktör sürerek biraz dengelemek lazım durumu ama güneşe ilk çıktığımda da 40 faktörden aşağısı kurtarmıyor genelde. Bronzdan çok ıstakoz kızılı, aşk ateşi gibi renklere dönüyorum. Ama bu sefer kararlıyım, spor salonunda solaryuma girip bu bedbaht kaderimi değiştireceğim. Topshop'a falan gitmek lazım tatil alışverişleri için. Seksi olsun diye bikini üstlerini küçük üçgenler yapıyorlar ama bana tam denk geliyor. Peh, elimizdeki neyse onu değerlendirmek lazım, napalım.
Dışarı çıkası da pek gelmiyor insanın bu sıcaklarda. Öğle aralarında yemek için caddede şöyle bir iki blok yürüyünce bile (aman çok Amerikalıyım, öyle blok falan), insan beyin haşlaması geçiriyor. Geçenlerde klimalar bile iflas etti, fancoiller sağolsun kapalı bir yerde olduğu için fazla ısındılar. Sevgili hamsterım, a.k.a. Kakashi artık çarkında dönmek istemiyor. Su haznesinin olduğu yerde uyuyor bütün gün. Ona da hak vermek lazım tabi, Ahu Tuğba gibi yaz kış kürkle dolaşıyor kendisi.
Gayet tabi evde oturunca da insan kendi beynini sıkıntıdan kemirmemek adına birtakım faaliyetler içine giriyor. Xbox da oyun oynamak olsun, film/dizi izlemek olsun, hamsterı topuna koyup evde bowling oynamak olsun geniş bir yelpazede can sıkıntısını gidermeye çalışıyorum. Hollywod her zaman hızımıza yetişemeyebiliyor ama sağolsun Bollywood bu konuda daha yardımcı. Filmleri fast-forward olarak sadece müzikli danslı kısımları izlesem de yeterince eğlenceliler. Birçoğu büyük prodüksiyon; yüzlerce ekstra kullanılmış, her sahne için özel kostümler dikilmiş, koreografi için çalışılmış. Konusunun o kadar önemi yok; zaten ya fakir genç zengin kıza aşıktır, ya da aileleri kavgalı gençler gizlice kaçıp evlenmek isterler. Arabesk bünyeler için birebir, hey hem Shakespeare de bunun ekmeğini yemedi mi yüzyıllardır?
Uzun uzun Hint filmlerini eleştirecek değilim. Zaten çok fazla bir beklentiyle izlemiyorsunuz; biraz dans biraz şarkı göreyim, iç mekanlarda kolon dış mekanlarda ağaçlar etrafında koştursunlar şakalaşsınlar, arada biraz üzülüp ağıt yaksınlar, ama aktrist değişse de kadınların sesi hep aynı tonda olsun, LP yi 45lik hızında çalar gibi biraz pitch biraz hız artsın. 2 saatlik filmi hunharca 20 dakikada izleyeyim, maksat gönüller bir olsun.

Uzun bir süredir düzgün vampir filmi izlemediğimi farkettim. En son izlediğim vampir filminin Twilight olduğu düşünülecek olursa, ki kendisinin de bir vampir filmi asla olmadığını savunuyorum halen, vampir filmi izleme ihtiyacımı giderme niyetindeydim uzun zamandır. Gerçi eski filmler klasörümde bolca Bela Lugosi filmi var ama gönül yeni arayışlar peşinde. Sürekli aynı yemeği ısıtıp ısıtıp önüme koymayın.

Bundan birkaç ay önce Lesbian Vampire Killers'ın fragmanını görüp oldukça heyecanlanmıştım. (Evet bazen içimde 12 yaşında bir oğlan çocuğunun yaşadığından şüpheleniyorum ben de) Açıkcası çok hardcore bir vampir filmi beklemiyordum izlemeden evvel, ki bunda da çok yanılmadığımı gördüm. Filmin ismi zaten filmden aslında ne beklemeniz gerektiği konusunda bayağı ipucu veriyor. Çıplak birbirini öpen kızlar, vampire dönüşenler, ve bunlarla karşı karşıya kalmak zorunda kalan asıl kahramanlarımız.
Filmin konusu oldukça basit. Bundan uzun yıllar evvel, (a long long time ago in a galaxy far far away) Vampir Kraliçesi Carmilla bir lanette bulunur; Craigwitch köyünde doğan bütün kızlar 18ini doldurduğunda vampire dönüşecektir. E tabi ortada vampir erkek olmadığından ötürü lezbiyen olmaları da sanırsam kaçınılmaz oluyor. Kehanete göre bunu durduracak kişi Baron'un soyundan gelmelidir ve Hades'in kılıcı ile Carmilla'yı öldürmelidir. Tabi vampirleri basit birer tahta kazıkla da öldürebiliyorken bu kadar teferruata ne gerek var diye düşünebilirsiniz ama film bu kafada işliyor ancak.
Başlığı gördükten sonra filme atlayacak erkek çocukları için uyarım, çok fazla lezbiyen aksiyon sahnesi ne yazıkki yok. Az bir göğüs, biraz popo, bir iki de öpüşme sahnesi ile yetinmek zorundasınız. Jeffrey'in sevdiği filmler arasına girme ihtimali çok düşük. (Lesbian Spanking Inferno, evet) Shaun of the Dead izleyip sevdiyseniz bu filmi de onun birkaç kademe aşağısı olarak düşünüp izleyebilirsiniz. Espri dozajı düşük, konu vasat, karakterler zayıf. Ama gene de kötülemiyorum, bu sıcak yaz akşamlarında aman ne izlesek diye düşünen seyirciler için birer paket patlamış mısır eşliğinde izlenebilecek bir film.

trueblood
Vampirlerden konu açılmışken True Blood izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. (hani izlemezseniz gece evinize gelip tekme tokat zorla izletirim, o derece) Anna Paquin'in sarı lepiska saçlarına uzunca bir süre alışamamış olsam da dizi koşuyor. Bill'in Sookie deyişi orgazmik, insanda ben de vampirle çıkmalıyım galiba, evet hissi uyandırıyor.

Fazla vampirli bir post oldu gerçi bu, allah sevdiğine bağışlasın diyoruz.

0 comments: