Issiz Ada'm, previously on Lost.


Havalarin iki gun sicak, uc gun soguk, bes gun yagisli gibi sacma sapan, ne idugu belirsiz gidisatindan oturu vucudum buna daha fazla dayanamayip isyan bayragini kaldirdi. Hasta olmaktan her insan evladi gibi hoslanmiyorum, ilac icmekten ozellikle nefret ediyorum. Ama "ALEVE" isimli ates dusurucu agri kesici ilac, bu konudaki dusuncelerimi bir nebze olsun degistirdi. Sanki benim icin ozel yapmislar gibi bir hissiyat verdiginden nerdeyse gururla iciyorum bu ilaci.
Evde atesler icinde kivranirken yapilacak en mantikli sey, bir kase tavuk corbasi esliginde, yerinizden bir daha kalkmamak icin onceden hazirladiginiz playlist dahilinde art arda film izlemek olabilir. Tavuk corbasi yapanim yok, zaten de cok hazzetmem kendisinden; ama gene de bir dolu filmim, mikrodalgada 3 dakikada yapilan patlamis misirim ve diet kola stogum sayesinde bu gunleri de basariyla atlatacagimi dusunuyorum.
Ofisimizde bulunan kizlarin hepsi izlemis, bir ben kalmistim Issız Adam izlemeyen. Eh artik, ayip oluyor biraz da genc Turk sinemacilarinin yaptiklarini izleyeyim diye gayet masum bir dusunceyle attim kendisini playlist e. Tabiiki onceden biraz onyargim vardi filme karsi, yok izleyen herkes hungur hungur aglamis, en tas kalpliler bile sinemadan cikarken gozleri dolu dolu olmus falan filan diye. Eh ben de onunde sonunda o "tas kalpli" sinifina dahil oldugumdan oturu; yok ya bana sokmez boyle filmler, hayatta da aglamam diye bir dusunceyle basladim izlemeye. Filmin bildigim kadariyla DVD si cikmadigindan oturu gayet bootleg bir kopyaydi elimdeki. (film boyunca kadrajin ortasinda %50 bir opasiteyle MOST yaziyordu) Napalim, boyle de olsa izleyelim bari, elalemden eksik kalmayalim dedik.
Denk gelinmistir mutlaka, film hakkinda yeterince yazildi konusuldu zaten basinimizda. 70lerin Türk pop sarkilarindan olusan soundtrack i yuzunden duzenlenen Issız Adam partilerinden tutun da, sozlukte hakkinda girilen entrylerin 53 sayfaya ulasmasi gibi fenomen duzeyine ulasmis bir film. Hal boyle olunca izlerken filmden biraz fazla birsey bekliyorsunuz. Cagan Irmak bundan onceki yapitlarinda da kendinden cok soz ettirmisti, Babam ve Oglum gosterime girdiginde herkes 70lerin basindaki DevGenc olaylarini konusur olmustu. Asmali Konak ve yayinlandigi gunlerdeki sokaklarin boslugundan bahsetmiyorum bile. Boyle bir basari her yigidin harci degildir elbette. Issiz Adam i izlemeye baslamadan once de aklimda bu filmler/diziler, ortada konusulan muhabbetler vardi ve evet, biraz onyargili izledim filmi.
Siradan bir ask hikayesi gibi basliyor filmimiz. Filmin esas oglani Alper isimli, Anadolu'dan Istanbul'a gelmis ama gecmisini de orada birakmis, gecimini kendi islettigi restoraninda ahcilikla saglayan "hipster" bir arkadasimiz. Buyuk sehirin verdigi ne kadar cok insan, o kadar az insancil iliskiler, o kadar az gercek sosyallikle gununu gun eden, sapiklik derecesinde bir cinsel yasami olan, "commitment" problemleri olan Alper'in, bir gun bir kitap sahafinda karsilastigi dogal, samimi, icten, metropolun icine alip harcayamadigi bir kiz olan Ada ile butun hayati degisecektir.
Film buraya kadar gayet vasat bir ask filmiymis gibi ilerliyor. Buyuk klisedir zaten, normal bir iliski yasamayan genc, sonunda hayallerinin kiziyla tanisir ve sonsuza kadar mutlu yasarlar, gokten uc elma duser. Oysaki Issız Adam'da boyle olmuyor. 3 hafta gibi kisa bir sure icinde giris gelisme sonuc yasayan iliski, Alper'in kizi terketmesiyle sonlaniyor.
Gelelim filmin herkesi hungur hungur aglatan kismina. Aradan seneler gecer, kahramanlarimiz yeniden karsilasirlar. Ada evlenmis, Ingiltere'ye tasinmis, yetmezmis gibi bir de kizi olmustur. Alper hala oldugu yerde saymaktadir. Bu 3 haftada yasadiklari iliski onlarda o kadar buyuk bir etki birakmistirki, hala birbirlerini unutamamislardir. Birbirlerine karsi cool gozukmeye, hicbir sey yokmus gibi davranmaya calismalarina ragmen ic sesleri onlari ele verir. Herkesin aglatan kismi da bu vicik vicik, ozgunlukten yoksun kisisel itiraf kismi olsa gerek. Bir filmi izlerken ya da bir kitabi okurken beni aglatacak kadar etkilemesi icin benzer bir olayin benim basimdan gecmis olmasi, ya da hikayede kendimden bir parca bulmus olmam gerekir. Issız Adam filminde aglayanlar icin sorum da bu, hikayenin hangi kisminda kendikerinden bir parca bulup ozdeslesme sagladilar acaba? Aglayan bayanlarin cinsel problemleri olan birer sevgilileri oldu da sonra onlari mal gibi ortada mi birakti, seneler sonra yuzlestiklerinde hala biraktiklari yerde oldugunu mu gorduler? Kilit cumle bu olsa gerek. Kadinlar terkedildiklerinde erkegin bundan pisman olmasini, aci cekmesini, tabiri caizse "beter olmasini" isterler. Cok gurur oksayici birseydir tabi, seneler sonra terkeden sevgilinizin hala sizi seviyor, sizi dusunuyor olmasi. Siz hayatiniza devam etmissinizdir, yeni bir hayat kurmussunuzdur, yeni iliskileriniz vardir ama o, yaptiklarina pisman bir vaziyette hala ayni yerde sayikliyordur. Peki neden agliyoruz bunlari izleyince? Ister istemez aklima ananemin Yalan Ruzgari izleyisi aklima geliyor. Ne zaman birinin basina kotu birsey gelse televizyona karsi "Beter ol!" diye bagirirdi. Hic agladigini hatirlamiyorum izlerken, neden aglasinki zaten gunduz kusaginda gosterilen bir pembe diziye. Issiz Adam da benim gozumde bundan ileriye gidemiyor, yapmacik diyaloglar, textten okurmus gibi bir oyunculuk, vasat bir senaryo. Filmin herhangi bir yerinde bir orijinallik goremedim, ama dedigim gibi, belki de fazla beklentim vardi, o yuzden.
Sinema-TV egitimi almamis, ama belki ortalama bir sinema ogrencisinden daha fazla film izlemis biri olarak diyorumki, bir filmi gercekten iyi bir film yapan 5 oge var: goruntu, oyunculuk, senaryo, ses, kurgu. Issiz Adam bu 5 kategoride de sinifta kaliyor ne yazikki. Tabi bu benim sahsi dusuncem, olur da bir yerlerden odul alirsa laflarim agzima tikilmis olur, o ayri.


3 comments:

Vadi Efe said...

hastayken film izlemek tek güzel şey sanırım. ben de bu süreçten bir iki gün önce çıktım. izlediğim 7-8 filmi birileriyle konuşmak için çıldırıyorum.

ıssız adam konusunda haklısın. içinde kendinden bir şeyler bulmadan bir şeyler hissetmek zor. fakat filmi sahiplenen kitlenin de oldukça mainstream bir kitle olduğunu unutmamak lazım. sana pek bir şey ifade etmeyen yıllardır takıldığın mekanlar,muhitler, muhabbetler birçok insana çok özel-ulaşılmaz gelmiştir bence.

non playable character said...

Hangi filmleri izledin? Hemen yorumlayayim burda ben de. Zaten hala hastayim, raporumu da aldim 5 gunluk, butun gun karpuz gibi yatiyorum.

Vadi Efe said...

birkaç gün önce "uçurtma avcısı" diye bir film izledik... the kite runner orjinal adı da... söylemiş miydim bunu hafta sonu? hmm neyse orjinal adını şimdi google'dan baktım... izleyin mutlaka bayağı güzeldi... özellikle annem babamın filme bayılması beni de bayağı sevindirdi