Galaksi Hekimler ve Tabipler Odası

(Resetmagazine yazısından kopipeyst'tir)

İnsanlığın ulaşım adına yaptığı en büyük icadın tekerlek olduğunu düşünecek olursak; son yüzyıl içerisinde ancak aya gidip hoplaya zıplaya yürüyüp bayrak dikmenin çok da büyük bir gelişme olduğunu düşünemeyeceğim. Yaklaşık 5500 yılda tek tekerden anca 100 milyon kilometre ötedeki uzaktan kumandalı bir arabayı sürdüğümüzü de hesaba katacak olursak hâlâ almamız gereken çok yol olduğu kanaatindeyim. Bazen bulutsuz gecelerde gökyüzüne bakıp belki denk gelir de uçan daire görürüm; yeryüzüne doğru yönelttikleri konik yeşil ışıkla beni de gemilerine alırlar diye fanteziler kuruyorum; ama bu benim tabi. Belki siz uzaylılara inanmıyorsunuz, bütün evrende tek başımıza olduğumuzu, deli gibi güneş etrafında döneldiğimizi düşünüyorsunuz; mümkünse benim hayallerimi kırmayın ve bu fikrinizi kendinize saklayın. Böyle sonsuz bir evrenin sadece bir gezegen için yaratılmış olabileceği gerçeği bana büyük israf olarak geliyor.
Zaman lordu olmadığımdan ötürü ne yazık ki zamanlar ve mekanlar arası yolculuğu henüz yapamıyorum. Standart bir zaman makinesi (akım kapasitörü ile çalışan mesela) sizin anca bulunduğunuz mekanda zamanda ileri geri gitmenizi sağlar. Oysa ki TARDIS gibi bir alete sahipseniz, hem zamanda ileri geri hareket edebilir, hem de galaksiler arası yolculuklara yelken açabilirsiniz. Yelken açmak burada çok da doğru bir tabir değil belki, ne de olsa dışarıdan telefon kulübesi gibi gözüken bir aletin içindesiniz. Olsa olsa telefon açabilirsiniz diyerek, en kötü esprimiz böyle olsun diyorum.
tennant
Doctor Who, en uzun süre televizyonlarda kalmayı başaran bilim-kurgu dizisi olarak Guinness rekorlar kitabına bile girmiş bir yapım. Her ne kadar “Aman ben İngiliz dizisi izlemem, pırasaya benzeyen insanlar var” ya da “Amerikan bilim-kurgu dizileri çok daha büyük bütçeyle çekiliyor, ne o öyle alüminyum folyodan robotlar falan” diye düşünecek kadar zavallı insanlar olsa da (ki onlarla arkadaşlık etmiyorum zaten, facebook’tan teker teker deşifre edip siliyorum) 1963’ten beri ekranlarda yerini koruyan Doctor Who, bu düşüncelere kulaklarını tıkıyor. Doğal olarak bu kadar uzun süre ekranda kalan bir dizide aynı aktörlerin oynayacağını düşünmek biraz saflık olur. Zaman lordları ölmelerine yakın kendilerini komple rejenere edip bambaşka bir görüntüye sahip olabiliyorlar. Yanlış anlamayın, onların huyları bu; yoksa dizinin devamlılığını sağlayacak bir senaryo hilesi değil. Şimdiye kadar tam 11 aktörün aynı Doctor Who rolünü üstlenmiş olması da dizinin ne kadar uzun sürdüğüne dair bir ipucu veriyor (halbuki Demirel’i oynatsalardı böyle bir dertten kurtulacaklardı).
Başta da söylediğim gibi, Doctor Who, bir bilim-kurgu dizisi. Zaman lordlarının sonuncusu olan bu arkadaşımız uzay ve zamanda telefon kulübesi görünümlü uzay gemisiyle hareket ederek maceradan maceraya koşuyor; iyilerin yanında kötülerin karşısında, haklıyı haksıza karşı savunuyor. Ölmesine yakın da kendini bir 30bin bakıma aldırdığını düşünecek olursak, aslında bu yolculukların çok yalnız geçtiğini zannedebilirsiniz. Ama kahramanımız 900 küsur yaşın verdiği bir bilgeliğe sahip (benzer bir örnek için bakınız:yoda); serüvenlerinde her zaman yanına güzel bir bayan da alıyor ki, yalnız geçen bol yıldızlı galaksi gecelerinde ağlamak istediğinde başını koyabileceği bir omuz olsun. Bu bayanlar ile arasında sürekli bir elektriklenme söz konusu; hah tamam bu sefer oldu, bundan sonra birlikte olacaklar, öpüşüp barışacaklar diyorsunuz ama hep bir mazeret, hep bir bahane. Biz bunun benzerini X-Files’da Mulder ve Scully arasında da görmüştük; onlar da kurudular kaldılar bak demekle yetiniyorum.
2005 yılında tekrardan zamanla yitirdiği popülaritesini yakalama girişiminde bulunan Doctor Who, bence bu başarısını David Tennant’lı bölümleriyle yakalıyor. Küçük bir çocukken BBC’de Dr. Who bölümleri izleyerek aktör olmaya karar veren Tennant, bu isteğini yakalamış olsa da, rolün üstüne yapışmaması için her aktörün günün birinde vermesi gereken kararı vererek 2009 yılında Doctor Who rolünden ayrıldı. Yerine geçen Matt Smith, Tennant’ın pabuçlarını doldurabilir mi bilmiyoruz; ama dünya döndükçe ve metalik Dalek’ler yok etmeye devam ettikçe biz dünyalıları bir çok dertten ve olası yok olmadan kurtaracağı kesin. Bilim-kurgu janrını biraz Amerikan egemenliğinden alma derdindeyseniz size Doctor Who’yu tavsiye ederim. Dışarıdan sadece basit bir telefon kulübesi gibi gözükebilir, ama içerisi sandığınızdan çok daha büyük.

0 comments: